Bir çok seçeneği değerlendirip bir karara varmak kolay bir iş değil. Her seçenek farklı yönleriyle ele alınmalı, analiz edilmeli, sonuçları düşünülmeli ve sonunda bir karar alınmalı. Günümüz dünyasında şöyle bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum, iki tip insan var: bilinçli bir şekilde tüm karar verme süreçlerden geçmeyi tercih eden insanlar ve karar almak çok zor bir süreç, biz bu süreçten geçmeyi istemiyoruz diyerek onların yerine doğru olan kararları alan sanal karakterlerin hayalini kuran insanlar.
Bunu ilk fark eden Google oldu. Aradığımız şeyin bir kedi maması olduğunu düşünelim. Google’a ”Kedi Maması” yazıp çıkan sonuçları tek tek incelemek, analiz etmek ve sonunda doğru olanı seçmek bir tercih. Diğer tercih ise, ”Kedi Maması” yazdıktan sonra ”Kendimi şanslı hissediyorum” butonuna basmak. Çünkü evet, bizim yerimize analizi, düşünmeyi ve seçimi Google’ın yapması ve sonunda tam da ihtiyacımız olan sayfayı karşımıza çıkarması, bizim için çok çok büyük bir şans. Üzerimizdeki karar verme ve çaba gösterme sorumluluğunu tek bir tıkla Google’a devretmenin huzuru…
Aynı mantıkla hizmet veren bir internet radyosunun müzik dinleme alışkanlığımı sonsuza kadar değiştirdiğini hissediyorum: 8tracks.
8tracks, kullanıcıların profil yarattıktan sonra kendi müzik listelerini oluşturup paylaşabildikleri bir platform. İnsanlar yarattıkları bu müzik listelerini belli kategorilerde etiketleyebiliyorlar. Bu etiketler; rock, r&b, pop gibi klasik etiketler olabildiği gibi, studying, working, writing gibi daha esnek ve daha kişiye özel olarak da çeşitlilik gösteriyor. Böylelikle siz, o anda dinlemek istediğiniz müzik türünden ziyade o anda içinde bulunduğunuz ruh haline göre bile müzik dinleme şansını elde ediyorsunuz.
Düşünüldüğünde, çok da orijinal bir fikir değil bu. iTunes, sahip olduğunuz tüm müzikleri dilediğiniz gibi listelemenize uzun yıllardır olanak sağlıyor. Arşivinizdeki müzikleri kendi istekleriniz yönünde elbette şekillendirebilirsiniz. ”Yağmurlu bir akşamüstü” adını verdiğiniz listeye Adele şarkılarını doldurabilirsiniz. ”Uyan!” adını verdiğiniz listeye Travis’ten Selfish Jean ile başlayabilirsiniz. Müzik dinlemek benim için çok özeldir ve yaşayacağım müzik dinleme deneyimine uçtan uca hakim olmalıyım diyen kişiler bahsettiğim listeme ve arşivleme işlemlerini çoktan gerçekleştirmiştir zaten, ki bu da yazının başında bahsettiğim karar verme sorumluluğunu bilinçli bir şekilde üzerinde tutmak isteyen kişilerdir.
Peki biz, bu karar verme sürecini üzerimizden atmak isteyen kişiler ne yapıyoruz? Önceleri, medya oynatıcımıza gidip rastgele butonuna basıyorduk, ya da sevdiğimiz bir radyo kanalını açıyorduk. Yine aynı karar verme sorumluluğunu üzerimizden atabilmek için, ama bu da tam olarak ihtiyacımızı karşılamıyordu. Öncelikle kişisel müzik arşivimiz kısıtlıydı. Ve tıpkı bir radyoda olabileceği gibi, bilgisayarımız da çok durgun olduğumuz bir anda bize çok hareketli bir şarkı sunabiliyordu.
8tracks, tam olarak da bu ihtiyacımıza cevap verdi. Biz, karar vermekten kaçmaya çalışan insanlar girip ‘sakin’, ‘çalışma ortamı’, ‘parti’, ‘disko’, ‘gürültü’, ‘ağlamak’, ‘gülmek’ gibi çok farklı etiketleri yazarak içinde bulunduğumuz ruh halimizi ortaya koyduk. Sonra da 8tracks bize database’inde var olan binlerce listeden yazmış olduğumuz etiketler ile işaretlenmiş ve çokça beğenilmiş bir listeyi çıkartıp getirdi. Toplamda 5 dakika bile harcamadan, içinde bulunduğumuz ruh haline uygun olduğunu söyleyen bir müzik listesini dinlemeye başladık işte. Üzerimizdeki karar verme sorumluğunu da tek bir tıkla binlerce kilometre ötede, Glasgow’da yaşayan listenin yaratıcısına devretmiş olduk.
Sonucunda, bu listeyi beğendiysek, altına bir teşekkürler notu yazıp, daha sonra da dinleyebilmek için favorilerimize alıyor ve hayatımıza devam ediyoruz. Ya da beğenmediysek listeyi kapatıp farklı listeleri karıştırmaya devam ediyoruz.
Kişiselleştirmek, etkileşime geçmek ve çözüm bulmak işte bu kadar kolay internet üzerinde.
Bu nedenle de her şeyi sonsuza kadar değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor.